Hatemi Hukuk Bürosu

Hatemi Hukuk Bürosu

Eşitlik İlkesi Karşısında Ayrımcılık Kavramının Anlamı

Eşitlik İlkesi Karşısında Ayrımcılık Kavramının Anlamıeşitlik ilkesi

I- Genel Giriş

1- Eşitlik İlkesi , insan onurunda eşitlik anlamındadır. İnsan onurunda eşitlik ilkesinin hiçbir istisnası olmamak gerekir. 1961 Anayasası kenar başlığında Eşitlik  terimini kullanmakta idi , Metninde ise bu Eşitlik , Kanun önünde Eşitlik ifadesine bürünmekte idi.Ne var ki bu ifade bir yana bırakılırsa kenar başlığı ve metin eşitlik ilesinin istisnası olmadığını belirtiyordu. 1982 Anayasası , Kanun önünde eşitlik ifadesini 10. maddenin kenar başlığına aldı . Başlangıç kısmında da özet olarak Türk Milli menfaatleri karşısında hiçbir faaliyetin koruma göremeyeceği belirtilerek Eşitlik İlkesi’nin istisnasızlığı aslında temelden yürülükten kaldırılmış oldu.

Hak yerini bir etnik topluluğun üstünlüğü Anayasa’nın değişmez ve temel ilkelerinden birisi olarak belirtilirse 10. maddenin 2. fıkrasının ” Hiçbir kişiye , aileye , zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. ” cümlesinin de işe yarar bir anlamı kalmaz. Pekala ” Anayasa’nın temel ilkeleri içeren Başlangıç Bölümü gereğince Türk Millleti , kişi , aile , zümre veya sınıf olmadığına göre ve esasen Başlangıç Bölümü Anayasa’nın 10. maddesine üstün olduğuna göre 10. madde , Türk’ün Milli menfaatinin üstünlüğünü bertaraf edemez sonucuna varılabilir. Oysa , İnsan Onurunda Eşitlik İlkesi gerçekten de dil , din , ırk , cins gibi gerekçelerle yapılacak hiçbir ayırımcılığı meşru tanımaz.

2- Eşitlik İlkesi , Sevgi’den kaynaklanan Adalet İlkesi’nin birinci alt ilkesidir. Tabii Hukukun üç genel ve evrensel değişmez ilkesi bilincine varılmadıkça ve muhafaza edilmedikçe insanlığın huzura kavuşmasına imkan yoktur.Bu üç ilkeden birincisi , Adalet İlkesi (Eşitlik Adaleti), ikincisi , Hakkaniyet (Equity) İlkesi , üçüncüsü de Dürüstlük İlkesi’dir.Bunların mantıki bir doğallık ve zorunlulukla bu temel ilkelerden doğan alt ilkeleri vardır. Bunları kabul etmeyen bir pozitivist Hukuk düşüncesi ve Hukuk düzeni ancak sloganlarla yetersizliğini örtmeye çalışır ise de , zaman zaman bu temel ilkelere uymayışın yaptırımları toplumsal bunalımlar , büyüyen sorunlar  ve insan toplumları arasında savaşlar şeklinde kendisini gösterir ve göstermektedir.

3- Ayrımcılığın da çeşitli alt türleri vardır. Pozitif Ayrımcılık kavramı , olumsuz bir anlam taşıyan Ayrımcılık kavramının bir alt türü değildir. Yüzyıllar , hatta bin yıllar boyu sürmüş olan ayrımcılıkların toplum hayatından silinebilmesi için bazen pozitif ayrımcılık düzenlemelerini ihtiyaç duyulur. Bu kavramın doğru bilincine varılırsa toplumda kökleşmiş ayrımcılıkların ortadan kaldırılmasında bir yöntem olarak hukukta pozitift ayrımcılık düzenlemelerine gidilebilir.

4- Ayrımcılıklar , etnik ayrımcılık ve buna bağlı olarak dil ayrımcılığı , din ayrımcılığı , mezhep ayrımcılığı , felsefi düşünce ayrımcılığı , siyasi düşünce ayrımcılığı , sınıf ayrımcılığı gibi çeşitli görünümlerde karşımıza çıkabilirler.Bunların tümüyle Hukukçuların ve yalnız Hukukçuların değil bütün Sevgi İnsanları’nın yine sevgi yöntemleriyle , fakat gereğinde ve gerektiğinde meşru müdafaayı da üstlenerek mücadele etmeleri gerekir.

5- Ancak , İnsan Onurunda Eşitlik İlkesi Tabii Hukuk’un üçüncü ilkesi olan Dürüstlük İlkesi ve bunun ayrılmaz alt ilkelerinden birisi olan ” Kimseye zarar vermeme İlkesi ” ile de çelişmeyeceği gibi Hakkaniyet İlkesi ile de çelişmez. İnsan onurunda Eşitlik İlkesi’nin bilincinde olan bireyler başkalarının insan onuruna da kendi insan onurları gibi değer vermekle yükümlüdürler. Bu bir İnsanlık görevidir. İnsan Onurunda Eşitlik İlkesi’nden gelecek nesillere veya çağdaşlarına ve çevreye , canlılara zarar verme özgürlüğü sonucuna vardıran bencil uygulamalar çıkartılamaz ve bu uygulamalar bu ilkeye dayandırılamaz.

6- Kısa bir zamanda bütün ayrımcılık türlerinden söz etmeye imkan yoktur. Etnik sebeplere bağlı ayrımcılık uygulamalarına karşı toplumumuz yakın geçmişe oranla biraz daha iyi bir seviyeye varmış ise de yine de sorunların çözülmüş olduğu güveni birçoğumuzda varolmadığı gibi bu güvencenin yönetim tarafından sağlanmış olduğu da söylenemez. Müslüman olmayan cemaatlerin durumunda yakın geçmişe oranla iyi şeyler yapılmıştır. Ne var ki bunlar yeterli değildir. Müslüman olmayanlar dışında bir de müslüman olup da başka dil konuşan , başka bir etnik gruptan sayılan ” Ötekilere” karşı yapılan ayrımcılıklar konusunda da iyiye doğru zayıf da olsa bir gidiş vardır ve bu konuda da özlenen ve varılması gereken seviyeye varılması için çaba gösterilmelidir. Sorunlara dünya çapında bakılırsa sadece Suriye sorunu dahi içte ve dışta özlenen seviyeden henüz ne kadar uzak olduğumuzu görmemek mümkün değildir.

II- Kadına Karşı Ayrımcılık

1- Uluslararası Hukuk alanında en önemli metin, “Kadınlara Karşı her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme”dir. (CEDAW)

1979’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmiş, 11 Haziran 1985’de TBMM’de onaylanarak R.G’de yayımlanmıştır.

Bu sözleşmeye ilişkin “İhtiyari Protokol”de  8 Eylül 2000’de New York’da imzalanarak, Bakanlar Kurulu’nca, 26-08-2002 tarihinde onaylanmıştır. Böylece, bu  Sözleşme’nin kağıt üzerinde kalmayıp “Taraf Devlet” aleyhine Komite’ye bireylerin başvuru hakkı kabul edilmiştir.

2- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesinde de Ayrımcılıklar Yasağı’na  yer verilmiş, Sözleşme’ye ilişkin 11 numaralı protokol de onaylanmıştır. ( 30 Mayıs 1997 tarihli Bakanlar Kurulu onayı)

3-Her iki Sözleşme de Uluslararası alanda varılan olumlu bir aşamayı ifade etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesindeki Ayrımcılık  Yasağı geneldir.

Cedaw ‘ın Türkçe metninde “Kadına karşı ayrımcılık yasağı” ise, özellikle kadına yönelen cinsi ayrımcılığın  önlenmesine ilişkindir.

4- Ancak, Tabii Hukuk’un üç temel ilkesi ve zorunlu olarak bunlara bağlı alt ilkeler bilinci insan toplumlarında hakim olamadığı için, bu metinleri hazırlatan , imzalatan , onaylayan siyasi güçler, yalnızca kadına karşı ayrımcılık alanında değil, her türlü ayrımcılık alanında çifte standarddan kurtulamamaktadır.

Kadına karşı ayrımcılık alanından bir örnek verelim: Türkiye’de yakın bir geçmişte yükseköğrenimde de uygulanan “başörtüsü yasağı”ndan mağdur olan öğrencinin AİHM’e başvurusu üzerine bir kadın üye hariç, AİHM, uygulamanın Sözleşme’ye aykırı olmadığına karar vermiştir.

Buna karşılık, birisi çok yakında verilmiş olan Türkiye aleyhine iki kararda, evli kadının erkek eşin soyadını herhalde kendi soyadına ekleyerek   taşıması kuralı ve uygulaması Sözleşme’ye  aykırılık olarak görüldü. Sadece bu örneklerle yetiniyorum.

Eşitlik İlkesi Karşısında Ayrımcılık Kavramının Anlamı

 III- Öneri:

1- Evrensel Tabii Hukuk’un temel ilkeleri bilinci, çifte standardsız olarak Uluslararası Hukuk ve İç Hukuklar alanında uyumlu ve çelişkisiz olarak hâkim olmadıkça, parlak ifadeli metinlerle ilerleme sağlanamamaktadır.

Hele “Eşitlik İlkesi” temelde yanlış anlaşılırsa, “fuhuş ve seks köleliği” tacirlerinin ve müşterilerinin “insan onuru”, “köleleştirilenlerin onuru”na üstün tutulmuş olmakta ahlâki çöküntü önlenememektedir.

2- Kadının eşit insan onuruna sahip olduğu bilinci, toplumumuzda da  maalesef yerleşmiş değildir. Yerleşebilmesi için  evrensel bir Tabii Hukuk ve Ahlâk seferberliğine ihtiyaç vardır. Ülkemizde kadın cinayetlerinin çoğalmış ve çoğalmakta olması; bünyedeki sağlıksızlığı gösteren bir işarettir.

3- Evrensel seferberliği birdenbire Türkiye’den başlatmak mümkün değildir.

Ancak, ülkemizde böyle bir seferberlik başlatmak , ahlâk konusunda ikiyüzlüğü terk eder de samimi olursak, mümkündür. Mümkün olması, kolay olması anlamında değildir: Zordur, çok zordur, ancak mümkündür.

Bu zor olduğu kadar da zorunlu olan görevimizi başarabilecek miyiz?

4- Başarırsak, ancak bundan sonra Türkiye örneği İslâm Âlemi’nde ve bütün Dünya’da yayılan halkalar şeklinde bir uyanışa ve seferberliğe yol açabilir.

Amacımız bu mudur?

Yoksa “gelenekçi” ve “çağdaş-lâik ” ikiyüzlüler takımlarını kurarak sonu gelmez didişmeleri sürdürmek midir?

Karar verelim. Ondan sonra çalışmaya başlayalım.

Av.Kezban Hatemi

“Bu sitedeki tüm makale ve içerikler Av.Kezban Hatemi ve Prof.Dr.Hüseyin Hatemi ‘ye ait olup sitedeki yazı ve içeriklerin yazılı izin alınmaksızın kopyalanması veya başka yerde yayınlanması durumunda FSEK kapsamında yasal işlem yapılacaktır”.

 

 




Adres

Gümüşsuyu İnönü Cad. AKun Apt. No:39/6 Taksim Beyoğlu / İSTANBUL

Telefon

+90 212 243 6303 +90 212 252 2559

Çalışma Saatleri

Hafta içi : 09:30 / 18:30
Hafta sonu : -