Hatemi Hukuk Bürosu

Hatemi Hukuk Bürosu

Yerel Kalkınmada Devletin Rolü

Yerel Kalkınmada Devletin Rolü

Demokratik Sosyal Hukuk Devleti vatandaşına insanlık onuruna uygun yaşam koşulu sağlayan Devlet demektir.

Eğer bir ülke uzun vadede sürdürülebilir kalkınmayı hedefliyorsa toplum içindeki farklı etnik ve sosyal gruplar arasındaki şiddet kabul edilemez. Bu sorunları gerek siyasal güç gerek maddi kaynak dağılımı yaparak uzun vadede planlı bir şeklide çözmesi gerekir.

Bölgesel ekonomik farklılıklar gösteren çok kültürlü ve heterojen toplumlarda devletin liberal ekonomiye müdahale edip daha eşitlikçi dağılım sağlayarak fırsat ve gelir eşitliği yaratması gerekir. Bu tür insiyatif ve önlemleri almamak toplumda sosyal huzursuzluk, sosyal patlamlar veya şiddete yol açabilir.

Fakirliğin ortadan kalkması için hem ekonomiyi geliştirici hem yoksulları hedefleyen devlet odaklı programların uygulanması gerekmektedir. Devlet kadın erkek eşitliğini dikkate alarak eşit yeni iş sahalarının yaratılması için gereken desteği vermek zorundadır.

Bunun için Kamu sektörü ve Sivil Toplum arasındaki iletişimin arttırılması gerekmektedir.

Hedeflenen kalkınmanın eşitlikçi bir şeklide dağılımıdır. Örneğin Malezya’nın kalkınma başarısı :

 

  1. a) Her ülke kendi kalkınma felsefesini , politikalarını, planlarını kendi ihtiyaçlarına uygun bir şeklide geliştirilmelidir. Aynı zamanda prağmatik ve esnek davranarak planları değişen dünya dinamitlerine uygun bir şeklide değiştirebilmelidir.
  1. b) Çoklu etnik kimliği bulunan bir ülkede siyasal istikrar ve sosyal ekonomik kalkınma için etnik gruplar arasında barış içinde birlikte yaşamayı yerleştirmek çok önemlidir.
  1. c) Eğer bir ülke uzun vadede sürdürülebilir kalkınmayı hedefliyorsa toplum içindeki farklı etnik ve sosyal gruplar arasında şiddet kesinlikle kabul edilemez. Bu sorunları gerek siyasal güç, gerek maddi kaynak dağılımı yaparak uzun vadede çözmesi gerekir.
  1. d) Kadın / Erkek yeni iş yaratmak için ekonomik büyümenin sürekli kalması gerekir.
  1. e) Bölgesel ekonomik farklılıklar gösteren çok kültürlü toplumlarda eşiklikçi dağılım, fırsat ve gelir eşitliği yaratılmalıdır.

 

Devlet uzun vadede eşitlikçi kalkınmadan doğacak her türlü sosyal ve kültürel faydanın da ekonomik hesaplamalarının içine koyması gerekir.

Eğitim kurumlarına yapılan yatırımlar, insan kaynağı olarak geri döner. Örneğin İrlanda 30 yıl boyuna eğitime öncelik verip ekonomik kriz ve işsizlik döneminde bile geri adım atmamıştır.

Bu nedenle her zaman nitelikli iş gücü olmuştur.

Doğu ve Güneydoğlu bölgelerinde yaşam koşulları iyileştirilmeden ve bölgede sürdürülebilir bir güven ortamı sağlanmadan büyüme politikalarının başarılı olmayacağı anlaşılmaktadır. Nüfusunun %60’ı yoksulluk sınırının altında yaşayan ve alt yapı hizmetleri son derece sınırlı olan bölgede yaşanmış olan tahribat ile ekonomik ve sosyal dışlanmışlıkta eklenince şimdiye kadar uygulanan yatırımı teşfik edici büyüme modellerinin uygulanmasının zorluğu ortadadır.

Bölgenin mevcut üretim ve ticaret ağlarının dışında kalması, pazarlama ve taşımanın pahalılığı ve alt yapı eksikliği sebebi ile teşvik kredileri, özel sektörün bölgede liderlik üstlenmesi hedefine ve bölgeye sermaye aktarımı odağına ulaşmakta yetersiz kalmıştır.

Bölge özel koşulları nedeni ile değil dışarıdan sermaye gelmesi, var olan sermayenin bölgede tutulması bile oldukça zordur. Küçük çaplı işletmelerin ve bireysel girişimciliğin desteklenmesi çerçevesinde Sosyal Riski Azaltam Projesi  kapsamında yer alan Yerel Girişimler Bileşeni ve bu yöntemle küçük işletmelere mikro- kredi verilmesi de yukarıda saydığımız sebeplerle bölgede gelir artışının sağlanmasında rol oynayamamıştır.

Projeden yararlananların büyük çoğunluğu bölgenin pazar ağları dışında kalması ve alım gücünün zayıflığı sebebi  ile başarısız olmuştur.

Yoksulluk devam etmekte, bölgeye ciddi hacimde satın alma gücü sağlanmadığı sürece özel teşebbüsün ve girişimciliğin canlandırılması aracılığı ile bölgesel kalkanmanın sağlanacağını düşünmek gerçekçi bir bakış açısı olmayacaktı.

Ayrıca değişen dünya ekonomisinin Türkiye’ye yansıması istihdamın azalması yönündedir.

Kısa dönemde bölgede istihdam yolu ile kalkınma beklemek mümkün değildir.

Adıyaman gibi Tekstil atölyelerinin yoğun olduğu şehirlerde dahi iş olanakları son derece kısıtlı kalmaktadır.

İstihtamın kısıtlı olması ücretleri düşürmekte ve birçok insanın çalışmasına rağmen sosyal güvenceye sahip olmaksızın yoksulluk sınırının altında yaşamasını engelleyememektedir.

Bölgede yoksulluk dışında kalkınmanın önündeki en büyük engel çatışma ortamının yaratmış olduğu güvensizlik ve göçtür.

Bir yandan siyasi farklılıklar bir yandan göçün oluşturduğu karmaşık nüfus yapısı bölgede tedirginlik yaratmakta, siyaset veya cemaatçilik dışında aidiyet kurma biçimlerinin önü tıkanmaktadır.

Bu konuda STK’lara çok büyük görev düşmekte, Devlet kurumları, yerel yönetimler, STK’lar ve vatandaşların somut problemlerini çözmek adına bir arada çalışacakları çok çeşitli sosyal politika alanlarının hayata geçirilmesi ile mümkün olur.

Devletin bölgeye hızlı ve etkin biçimde müdahale etmesi ve kaynak aktarması gerekmektedir.

Ancak bu sayede yoksullukla mücadele edilebilir.

Ayrıca, bölgenin kendi dinamitlerini oluşturması bu sayede insan kaynaklarının güçlenmesi için sosyal ve ekonomik bir alt yapı hazırlanmalıdır.

Devlet bilhassa dez avantajlı durumda olan kişilere fırsat eşitliği sağlamalıdır.

Sosyal politika alanı sadece vatandaşlarının belirli gereksinimlerini karşılamakla kalmaz, aynı zamanda vatandaşla devlet ilişkilerini düzenleyen bir işlev görür.

Sosyal politikalar sadece gelir dağılımı düzeltmekten ibaret olmayıp, özel sektörün ve piyasanın bölgede etkinlik sağlamasının önündeki engelleri (örneğin güvensizlik, insan kaynağı ve alım gücü eksikliği Ya da bölgenin genel olarak yaşanılmaz olarak algılanması gibi ) ortadan kaldırma potansiyelini de içinde barındırmaktadır.

Özellikle kadınların bilgi ve becerisini arttırmak yerel taleplerin gelişmesi birbiri ile çatışma içinde olan gruplar ortak hareket etmeye başlar. Dışlanmışlık hisse azalır. Bölgede dinamizim yaratılır. (Yeşil kart, tazminat, şartlı nakit transferi gibi)  Birbirinden çok farklı birçok eksikliği olan uygulamalar bile bölgede talep edilen devleti biçimlendiren kurumsal becerisi artmış, başka grupların da ortaya çıkmasını sağlamıştır. (STK, İş-Kur, SRAP Yerel Girişimler Bileşeni Yada GİDEM Bölgede bunlar çok önemlidir)

Yerel Kalkınmada Devletin Rolü

Yeni aidiyet, toplumsal bütünleşme mekanizmalarını mümkün kılmaktadır. Bütün bunlar başta kadın olmak üzere yerel aktörlerin ortaya çıkmasını aynı zamanda ekonominin bölgede güçlenmesini sağlayacaktır.

Ancak bütün bunlar sosyal politikanın yan ürünleridir. Kısa dönemde bölgede temel sosyal hakların sağlanması, refah seviyesinin artması, asgari gelirinin sağlanması, ve alım gücünün çoğalması olmalıdır.

Yoksul kesimin temel gereksinimlerinin karşılanmasında devletin müdahalesi şarttır.

Dünyadaki benzer örnekler böyle durumlarda eğitim ve sağlık gibi devlet tarafından sosyal hak olarak tanımlanmış alanların iyileştirilmesinin ve erişilebilirliğinin sağlanmasının dışında bölgede yoksul nüfusa doğrudan gelir transferi ile destek olunması gereklidir.

Bu aynı zamanda bölge ekonomisine de canlılık getirir. Aksi takdirde yoksulluk ve yoksulluğu yaratan şartlar kuşaktan kuşağa aktarılır.

Ayrıca, sosyal politika araçları sadece ekonomik alanda değil kültürel sosyal alanlarda ve politika alanında da hedef kitlenin kapasitelerini geliştirmekte, bölgede insan kaynağını çoğaltmaktadır.

Örneğin; Devletin doğrudan gelir kaynağı ailelere asgari güven sağlamakta , insanların evden çıkıp iş aramalarından, kendilerine başka olanak yaratmalarına kadar birçok konuda etkin, sorun çözücü ve kurumsal deneyimi olan vatandaşlar haline gelmelerini sağlamaktadır.

Diğer yandan vatandaş hak ve taleplerini demokratik yoldan ifade temektedir.

Bölgede öğrencilerin mali yükü ailelerin üstünden alınmaya yönelik politikalar üretilmelidir.

Devlet / Vatandaş ilişkileri temelden yenilenmelidir.

Ancak, toplumumuzda kadın fırsat eşitliğine sahip değil!  Daha güzel bir değişle İnsan Onurunda Eşitlik İlkesi kadın için özellikle lafta kalıyor. Kadınlara karşı şiddet, töre cinayetleri sorunu çözülemedi.

Bu şartlar içinde, bazı kadınların iş hayatında ipi gögüslemesinin bu sorunları unutmamıza ve herşeyin yolunda olduğu yanlış kanaatine sahip olmamıza yol açmaması gerek!

Kadın erkeğin yarı değerinde değil, toplumunda erkeğin eşit yarısı, bütünleyicisidir.

Bu sorunlar bazı kadınların kendilerini kurtarması karşısında:

“Ölen ölür, kalan sağlar bizim” demekle görmezlikten gelinemez.

El birliği ile bu sorunları çözmemiz gerek. !

 

Av.KEZBAN HATEMİ




Adres

Gümüşsuyu İnönü Cad. AKun Apt. No:39/6 Taksim Beyoğlu / İSTANBUL

Telefon

+90 212 243 6303 +90 212 252 2559

Çalışma Saatleri

Hafta içi : 09:30 / 18:30
Hafta sonu : -