- +90 212 243 6303
- info@hatemihukukburosu.com
Hukuk ve Kadın
Hukuk ve Kadın
Türkiye’nin Demokratik Değişimi ve Dönüşümü (Sessiz Devrim)
TÜRKİYENİN DEMOKRATİK DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜ (SESSİZ DEVRİM)
Son 12 yıllık dönemde Kadın Hakları alanında çeşitli yasal düzenlemeler yapılmış eşitlik konusunda önemli adımlar atılmıştır.
2004 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasa madde 10 “Kanun önünde eşitlik kadın ve erkek eşit haklara sahiptir, devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü eklenmiştir.
2010 yılında aynı madde eklenen “bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” hükmü ile kadınlara yönelik POZİTİF AYRIMCILIK Anayasada yerini bulmuştur.
*Kadın hakları bağlamında TCK’da yapılan 1 Haziran 2005 tarihli değişiklikle ………………..kasden öldürme suçunun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren, nitelikli hallerinin düzenlendiği maddeye “töre saiki ile” ifadesi eklenmiş, töre cinayetleri failleri en yüksek ceza ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.
*2003 yılında sınır ötesi örgütlere karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ek protokolünde yer alan “ İnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına ilişkin protokol” onaylanmıştır.
*2003 yılında Aile Mahkemeleri kurulmuştur. (Bünyesinde psikolog, pedagog ve Sosyal Hizmet Uzmanı)
*2003 yılında yeni İş Kanunun ile cinsiyet ayrımcılığı dahil hiçbir Temel İnsan Hakları bakımından ayrım yapılamayacağı hükmü düzenlenmiştir.
Ayrıca 2003’de Kadın çiftçilerin sigorta kapsamında sayılması için aile reisi olmaları koşulu kaldırılmış.
Böylelikle sosyal güvencesi olmayan ve 22 yaşını doldurmuş olan tüm kadın çifçilerin sigorta olması hükme bağlanmıştır.
*2005 yılında Kadına karşı şiddetin önlenmesindeki duyarlılık ve hassasiyet açısından önem arzeden TBMM bünyesinde “Töre ve Namus Cinayetler ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” amacı ile bir Araştırma Komisyonu Kurulmuştur.
Bu konuda çocuk ve kadınlara yönelik şiddet töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için alınacak tedbirler konulu 2006 yılındaBaşbakanlık Genelgesi yürürlüğe girmiştir.
*2007 yılında Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle kadınların ev içinde imal ettikleri ürünleri iş yeri açmaksızın Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satışlarından Gelir Vergisinden muhaf tutulmuştur
*2009 yılında “Kadın – Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu” Bu konuda Meclis komisyonu görevlendirilmiş.
*25 Şubat 2011 tarihinde çıkarılan 6011 sy Kanun Hükmünde Kararname ile kadınların çalışma hayatını iyileştirici düzenlemeler gerçekleştirilmiştır.
(18 yaşından büyük kadın sigortalılardan yeni işe alınanlara sigorta prim teşviki getirilmi. Hamile ve yeni doğum yapan kadın memurlara nöbet ve gece vardiyası muhafiyeti sağlanmış, süt izinlerine ilişkin yeni düzenlemeler yapılmış)
12-11-2012 tarihinde kabul edilen 6360 sy Kanun ile Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000 geçen belediyelere Kadınlar ve çocuklar için konuk evi açma yükümlülüğü (yönetmelik 5-1-2013 tarihinde yürürlüğe girdi)
*2012 yılında 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanun”yürürlüğe girmiştir.
(Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlemesi amacı ile 1801-2013 yürürlüğe girdi)
6284 sayılı Kanun “Şiddet önleme ve izleme merkezleri” 14 ilde hizmet vermektedir.
(50 bine yakın kişi hizmet almıştır.)
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Ülkemizin Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı sırasında İstanbul’da imzaya açılan ve ilk olarak Türkiye’nin imzaladığı 2012 TBMMonayladığı
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ” (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (01-08-2014 tarihinde yürürlüğe girdi.) İstanbul Sözleşmesi / Avrupa’da Kadına Yönelik Şiddet konusunu İnsan Hakları bağlamında ele alan , bağlayıcılığı ve yaptırım gücü olan ilk sözleşmedir. (Kadına yönelik her türlü şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak, ortadan kaldırmak; Şiddet mağdurlarının korunması amacı ile politika ve tedbirler geliştirmek; Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak amacı ile kadın / erkek eşitliğini yaygınlaştırmak; Bu alanda Uluslararası iş Birliği’ni geliştirmek ve kuruluşların kolluk birimleri ile etkili iş birliğinin desteklenmesi amaçlanmıştır.
*2014 yılı Kasım ayı itibarı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı 95 (2600 kişi kapasiteli )
STK ait 3
Yerel Yönetimlere bağlı 33 toplam 131 Konuk evi hizmet vermektedir. ( Bu arada 30 kişi kapasiteli 2 erkek konuk evi de açılmıştır.)
*Hiçbir Kanuni dayanağı olmayan “Üniversitelerdeki Başörtüsü Yasağı” fiilen ortadan kalkmıştır.
Cins ayrımı yapılmaksızın eşitlik; esasen Anayasa’nın “Hukukun Genel İlkeleri” ve “Eşitlik ve Adalet” ilkeleri olarak nitelediği Tabii Hukuk’un; hem de Anayasa dolayısı ile Pozitif Hukuk’un gereğidir.
Kadının durumu ülkemizde hiç de iç açıcı bir konumda değildir. Kadın, gücünün çok üstünde işlerde çalıştırılmakta, evde, sokakta, işyerinde cinsel tacize uğramakta ve yine toplumumuzda kadına aile içi şiddet uygulanmaktadır. Bu nedenle kadın hakları, insan hakları kapsamında bir alt başlık olarak ele alınmalıdır, eşitler arasındaki bu eşitsizliğin giderilmesine en büyük katkı kadar kadının statüsünde iyileştirici, denge kurucu düzenlemeler yapılmasına rağmen durum halen iç açıcı değildir.
Yine Türkiye gerçeklerine (Özellikle eğitimsiz kadınların hukuki haklarının korunması açısından) yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Cinsel saldırı suçları hem genel adaba aykırıdır, hem de aynı zamanda bu eylemlerin
cezalandırılması caydırıcılık unsuru dolayısı ile kadın yararınadır.
İslam Hukuk’unun bütün rastyonalist yöntem ile ve Tabii Hukuk çerçevesinde değerlendirildiği takdirde kadınlar ile ilgili hiçbir düzenlemesinin kadın aleyhine olmadığı ve erkek ile kadın arasında ayırımcılık yapmadığı açıkça görülecektir. Sistemi tüm olarak ele alıp bilimsel ve objektif olarak incelemez iseniz geriye sadece çok eşlilik mirasta pay, şahitlikte iki kadın gibi işin dedikodusu kalır. Ancak, bu konunun ayrıntılı incelenmesine bana tahsis edilen yer müsait olmayabilir. İsterseniz ileride bu konuda ayrı ve ayrıntılı bir yazı vermek üzere şimdilik sonucu kısaca beyan etmekle yetiniyorum. Ayrıca, İslam Hukuku’nda erkeklere mutlak olarak 4 kadın alma yetkisi de verilmiş değildir. Monagami ilkedir.
Kadın bedeninin “beyaz kadın ticareti” şeklinde nitelemelere konu olarak
değerlendirilmesi maalesef yüz yıllardır bir türlü kurtulamadığımız bir iki yüzlülüğün sonucudur.
Ayrıca, şiddetin toplumsal bir sorun olarak görülmesi gerektiğini kabul ettiğimizde bu toplumsal sorunda yanlış dini kanaatlerin de rolü olduğunu unutmamak gerekir.
Yüzyıllar boyunca yerleşmiş yanlış yorumlar erkeğin kadın eş üzerinde te’dip hakkı olduğu kanaatine genel bir dini kanaat haline getirmektedir. Oysa gerçek bunun tam aksidir.
Hukuk ve Kadın
İnsan olarak ödevimiz şekli kıstaslara ve görünüşlere aldanmayıp gerçeğin ve olması gerekenin bilincine varmak, olması gereken için de elimizden geleni yapmaktır.
Hukukçu olarak görevimizi yapabiliyor muyuz?
Öyle sanıyorum ki bu soruya hiçbirimiz tam bir huzur ile olumlu cevap verebilecek konumda değiliz.
Av.KEZBAN HATEMİ